-
1 çocuk işi
пустя́чное де́ло, "де́тские игру́шки" -
2 çocuk
ребёнок (м)* * *озвонч. -ğu1) ребёнок, дитя́çocuk aldırmak — сде́лать або́рт
çocuğu almak — принима́ть ро́ды
çocuk dünya getirmek — роди́ть [ребёнка]
çocuk düşürmek — преждевре́менно роди́ть мёртвого ребёнка
çocuk peydahlanmak — прижи́ть ребёнка
çocuk yapmak — забере́менеть
çocuk yetiştirmek — расти́ть ребёнка / дете́й
2) па́рень, молодо́й челове́к / мужчи́на3) перен. ребёнок, ма́лое дитя́otuz yaşında ama hâlâ çocuk — ему́ три́дцать лет, а он всё ещё ребёнок
4) обращениеçocuklar — де́ти!; ребя́та!
••- çocuk kalmakçocuktan al haberi — погов. уста́ми младе́нца глаго́лет и́стина
- çocuk oyuncağı
- çocuk oyuncağı haline getirmek -
3 yaş
во́зраст (м)* * *Iво́зрастgeçkin yaş — прекло́нный во́зраст
genç yaşında — в молодо́м во́зрасте
kaç yaşındasın? — ско́лько тебе́ лет?
üç yaşındayım — мне три го́да
on yaşındayım — мне де́сять лет
çocuk daha yaşında değil — ребёнку ещё нет и го́да
yaşını bitirmek / doldurmak — исполня́ться - о года́х
on yaşını doldurdu — ей испо́лнилось де́сять лет
yaş ilerlemek — ста́риться; станови́ться ста́рше ( годы идут)
baban yaşındadır! — он тебе́ в отцы́ годи́тся!
ben bu yaştan sonra... — э́то в мои́-то го́ды...
yaşını [başına] almak — [по]взросле́ть; войти́ в года́
yaşını başını almış — в года́х, в лета́х
yaşı ne, başı ne? — он мо́лод ещё!
yaşın ne, başın ne ki bize akıl öğretirsin! — ты ещё мо́лод нас поуча́ть!
yaşı benzemesin! — не дай Бог ему́ тако́й же коро́ткой жи́зни!
yaşı yerde / toprakta sayılası! — бран. чтоб ему́ сдо́хнуть! букв. (чтоб его́ го́ды в земле́ отсчи́тывались)
II 1.yaşı yetmiş, işi bitmiş! — его́ пе́сенка спе́та!
1) вла́жный, сыро́йyaş çamaşır — вла́жное бельё
yaş odun — сыры́е дрова́
2) све́жий2.yaş sebze — све́жие о́вощи
yaş akıtmak / dökmek — пла́кать, пролива́ть слёзы
yaşlara boğulmak — залива́ться слеза́ми
göz yaşı — слеза́, слёзы
yaşını içine akıtmak — сде́рживать / глота́ть слёзы; не подава́ть ви́да
yaşlarını tutmamak — дать во́лю слеза́м
göz yaşlarını tutmadı — она́ не смогла́ сдержа́ть слёз
••
См. также в других словарях:
çocuk işi — is. Kolay veya önemsiz iş … Çağatay Osmanlı Sözlük
çocuk — is., ğu 1) Küçük yaştaki oğlan veya kız Çocuğun bir sütninesi vardı. R. H. Karay 2) Soy bakımından oğul veya kız, evlat Anası olacak bir kadın çocuğu omuzundan yakalamış. B. R. Eyuboğlu 3) Bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme döneminde… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çocuk oyuncağı hâline getirmek — yeteneksiz kimselerin karışmasıyla bir işi değerinden düşürmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
abdal düğünden, çocuk oyundan usanmaz — bir kimse sevdiği işi sürekli olarak yapmaktan bıkmaz anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
iş — is. 1) Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir. S. F. Abasıyanık 2) Bir değer yaratan emek 3) Birinden istenen hizmet veya birine verilen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
cumhur cemaat — zf. Cümbür cemaat Oyuncakçı dükkânından satın alınmış, çocuk işi teneke bir makine ile dün gece cumhur cemaat rulet oynamıştık. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
çocuğa iş buyuran, ardınca kendi gider — çocuk kendisine ısmarlanan işi yapamayacağından işi buyuran kimsenin onun arkasından gitmesi gerekir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
özne — is., dbl. 1) Bir cümlede bildirilen işi yapan, yüklemin bildirdiği durumu üzerine alan kimse veya şey, fail, süje: Çocuk uyudu. Çocuk henüz küçüktür cümlelerinde çocuk sözü öznedir 2) fel. Bilinci, sezgisi, düş gücü olan, bazı filozoflara göre de … Çağatay Osmanlı Sözlük
yanmak — nsz, ar 1) Birleşiminde karbon bulunan maddeler, ısı ve ışık yayarak kül durumuna geçip yok olmak Yanan ormanların yerine yeni orman yetiştirilir... Anayasa 2) Ateş durumuna geçmek, tutuşmak Kömür yandı. Ocaktaki odun yandı. 3) Isı, ışık veren… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalmak — nsz, ır 1) Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı. T. Buğra 2) Zaman, uzaklık veya nicelik belirtilen miktarda bulunmak Arabada yalnız dört çocuk kalmıştı. O. C. Kaygılı 3) de Konaklamak, konmak Hemen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kesilmek — nsz 1) Kesme işi yapılmak 2) Bitkin duruma gelmek, gücü, takati kalmamak, çok yorulmak Sonunda elleri, ayakları yorgunluktan kesilerek uzanıyorlardı yattıkları hasırlara. N. Cumalı 3) Gibi olmak, benzemek, dönmek Senelerden beri hizmetçinin,… … Çağatay Osmanlı Sözlük